GRUBU
A
İBADETE AÇILIŞ TARİHİ
1666
ADRESİ
Gazimahbup Mahallesi Kuyumcular Sokak No: 2 B Merzifon / Amasya
Merzifon şehir merkezine, Sadrazam Kara Mustafa Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Kara Mustafa Paşa’nın Merzifon yanı sıra Osmanlı coğrafyasının birçok şehir ve kasabasında çok sayıda vakıf tesis inşa ettirdiği bilinmektedir. Merzifon’daki eserlerin fizikî tanımlamaları “…bir cami, mâ’bed içinde bir çeşme, caminin harimine bitişik arsa ve binâsı Paşa’nın kendi mülkü olup birbirine bitişik kırk dükkân ve yine aynı çarşıda bulunan üç tarafı yol ve bir tarafı Veli Efendi odaları ile sınırlı altlı-üstlü altmışiki oda ve dört dükkânı içine alan han ve bu daire dışında otuzbeş dükkân ve bir kahve dükkânı ve yine üç tarafı yol ve bir tarafı eski hamama bitişik iki ekmekçi fırını ve yine aynı çarşıda dört tarafı yolla sınırlı birbirine bitişik yüzonyedi adet üstü kurşun örtülü bezz-istân…” şeklinde yapılmıştır. Külliye, mevcut durum itibariyle Gazi Mahbub Mahallesi sınırları içerisinde “çarşı” ya inşa edilmiş; bir cami, bir dershâne, bir kütübhâne, bir muvakkithâne, bir şadırvan, bir han, bir bedesten ile bu yapı bloklarından uzakta, Hacı Balı Mahallesi’ndeki bir hamam ve Sofular Mahallesi’nde yer alan bir su makseminden müteşekkil büyük bir taşra imâr hareketidir. Cami, han ve bedesten binaları, kuzey, güney, batı yönlerden gelen eğimlerin kesiştiği ve doğu yönü nispeten düz bir arazi üzerine topoğrafik yapı değerlendirilmek suretiyle üç ana blok halinde tesis edilerek külliyenin tanziminde yalnızca cami ve müştemilatı (şadırvan, dershâne, kütübhâne, muvakkithâne) avlu ile sınırlandırılmış, han ve bedesten sokaklarla kuşatılmıştır. Blokların kuzeyinde Çifte Hamam, kuzeydoğusunda Eski Hamam, güneydoğusunda Taceddin İbrahim Paşa Camii, güneybatısında ise Odun Pazarı Camii bulunmaktadır. Meyli fazla olan batıdaki yüksek tarafa, külliye ve çevresindeki bütün yapılara hakim konumla avlu içerisindeki cami ve müştemilatı yerleştirilmiş, daha alt seviyede bulunan doğudaki kısmen düz arazi üzerine de cami avlu aksına göre kuzeydoğuya han, güneydoğuya da bedesten oturtulmuştur. Merzifon’un en büyük camisi olan Kara Mustafa Paşa Camii kitabesine göre 1666 tarihinde yapılmıştır. Tamamı dikdörtgen planda olan esas ibadet mekanı iki kısımdan müteşekkil olup, tek kubbeli olan esas kısma, kuzeyde kubbe ağırlığı, üç kemer ve iki paye üzerine bindirilmiş, böylece kuzey duvarı geriye alınarak mekan boyuna olarak genişletilmiştir Dıştan tamamen kesme taştan yapılmış beden duvarlarının üzerinde büyük sekizgen kasnağın dört köşesinde gene sekizgen ve kule şeklinde dört küçük kubbe esas kubbenin etrafını süslemektedir. 1930 yılında Merzifon’a uğrayan ve yapıyı inceleyen Gabrıel’in çizdiği planda; gerek son cemaat yeri, gerek iç mekandaki bazı elemanların yerleri ve pencere sövelerinin çiziminde bazı farklılıklar vardır. Bu da yapının 1952 Vakıflar Genel Müdürlüğü onarımlarında bazı değişikliklere uğradığını gösterir. Caminin mihrabı ve minberi çok sade bir tarzda yapılmış iken, 1997 yılı yaz aylarında yapılan onarım esnasında bilinçsizce yapılan değişiklikler sonucu minber tamamen değiştirilmiş, mihrap ise büyük oranda tarihi özelliğini kaybetmiştir. Bu değişiklikler esnasında cami iç mekan elemanları ve süslemeler açısından orijinal durumunu nerdeyse tamamen kaybetmiş ve modern bir havaya bürünmüştür. Avlunun tam ortasında yer alan onaltıgen mermer şadırvanın üzeri içten bağdadî tarzda kubbe, dıştan kurşun kaplı, sivri pramidal bir külahla örtülüdür. Kubbe içerisini süsleyen resim ve nakışlar; bu yörede XIX. yüzyılın ikinci yarısında başka yapılarda da imzası bulunan Zile’li Emin Usta’ya aittir. Bütün şadırvanı boydan boya çeşitli resimler kapladığından buna panorama demek daha doğrudur. Bu panoramada İstanbul’un başta minareleri, sonra sarayları, köşkleri, kışlaları, bostan dolapları, top arabaları, değirmenleri, köprüler, vazolar ..(gibi bir çok obje) yer alır. Şadırvanın kubbe içini süsleyen bu panoramik resimler son dönem Türk resim sanatının nadide örneklerindendir. Paşa Camii 2005 yılının ilk aylarında başlayan restorasyon çalışmasıyla bir kara daha onarımdan geçirilmektedir. Aslına uygun bir tarzda restore edilmesine gayret gösterilen caminin minaresi yeni baştan yapılmıştır. Paşa Camii, Kara Mustafa Paşa Külliyesi’nin önemli bir tesisi halinde inşa edilen eserin harim kapı açıklığı yukarısına yerleştirilmiş, celî sülüs hatlı iki satırlık kitabe kaydına göre, Sultan İbrahim oğlu Sultan Mehmed zamanında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından H.1077/M.1666 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır; banisi ve şehrin en büyük camii olmasından dolayı halk arasında “Paşa Camii” ve “Cami-i Kebir” adlarıyla bilinmektedir. 1840, 1851/1852, 1875, 1952, 1975, 1990 ve son kez 1997 yılında yapılmış onarımlara ait izleri ve çeşitli değişiklikleri yansıtarak günümüze ulaştığı açıkça anlaşılmaktadır. Halen ibadete açık camideki bu onarımlar, esas itibariyle iç süslemeler, mihrap, minber, pencere açıklıkları, harim kuzey duvarı, son cemaat yeri, minare ve şadırvanda gerçekleştirilmiştir. Minaresi, harim batı cephesinin kuzey kenarında beden duvarları ile kaynaşmış bir kaide üzerinde yükselir. Doğu-batı yönünde dikdörtgen plânlı son cemaat yeri, dört adet ahşap sütun arasına örülen perde duvar yüzeyine açılmış altlı üstlü bir dizi pencere ile kuzeye yönelmektedir. Cami kütlesinin kuzey yanına üç tarafı duvarlarla çevrili dik yamuk biçiminde bir avlu teşkil edilmiştir. Avlunun üç kapısı da plân ve düzenleme itibariyle benzer özellikler sergileyen, yaklaşık eş boyutlarda, her biri iki yüzü de segment kemerli açıklığa sahip çift söveli birer portal niteliğindedir ve tuğla malzemeli örtü sistemleri hariç, düzgün kesme taşlardan inşa edilmiştir. Abdestlikler, kuzey duvar ortasında yer alan günümüz Türkçesi ile yazılmış mermer bir levhadan anlaşıldığına göre 1952 yılı onarımı esnasında eklenmiş ve önüne de Marsilya tipi kiremit kaplı beşik çatılı basit bir sundurma yapılmıştır. Cami inşa malzemesi, az miktarda kaba yonu taş, tuğla, mermer, çoğunlukla ise düzgün kesme (sarı kum taşı) taşlardır. Dershâne, muvakkithâne tuğla ile örülmüş; hela, dükkân mekânlarında ise kaba yonu taş-tuğla dönüşümlü kullanılmıştır. Şadırvan, Camiyle beraber yapıldığı bilinmekle birlikte, aslî özelliklerini koruyan havuzu dışında taşıyıcı ve örtü sistemi itibariyle 19. yüzyıl onarımlarında tamamen yenilenerek günümüze ulaşmıştır ve halen işlevini sürdürmektedir. Onaltıgen plânlı, prizmal gövdeye sahip bir havuz-su haznesi bulunmaktadır. Süsleme kompozisyonları esas itibariyle üç şemadan meydana gelir. Birinci, ikinci şemalar sınırlayıcı niteliktedir ve biri kubbe göbeğindeki bitkisel bezemelerden, diğeri ise eteği boydan boya kuşatan yazı kartuşlarından ibarettir. Üçüncü şema, göbek ile yazı kuşağı arasındaki kubbe kavsinde görülen ve şadırvana kimliğini kazandıran esas süslemelerdir. Göbek kısmı iç içe yerleştirilmiş iki daire halindedir ve kirli sarı zemin üzerine açık kahve, mavi, yeşil renklerle yapılmış barok etkili bitkisel motiflerden müteşekkildir, ayrıca göbeği sınırlayan palmet biçimi motiflerin arasına elma, armut, kavun, üzüm, kiraz, karpuz, incir, patlıcan vb. gibi meyve ve sebzeler işlenmiştir. Dağ-tepeler mavi, kahverengi tonlarıyla belirtilmiş ve daha koyu renklerle konturlanarak basit bir ışık-gölge denemesi yapılmış, ayrıca tepeler yeryüzünü meydana getiren tasvirlerin aralarına ve yer yer kompozisyonun önlerine de yerleştirilerek her ne kadar başarılı olmasa bile belirli bir derinlik ifadesi sağlanmıştır. Yeryüzünü teşkil eden resimler ağırlıklı olarak büyük bir İstanbul panoramasını yansıtır. Başta Süleymaniye camii olmak üzere çeşitli camileri, Beyazıd Kulesini, eski Galata köprüsünü, Unkapanı Köprüsünü, evleri, bahçeleri, ağaçları, türbeleri, havuzları, İstanbul’a yeni gelen tramvay ve treni, buharlı gemiyi, masa ve sandalye gibi Avrupa tipi eşyaları, yangın tulumbası gibi çeşitli manivelaları içeren bu resimde İstanbul’un o günkü yaşantısı her yönüyle tasvir edilmiştir. İstanbul tasviri dışında kuzeydeki kitabenin hemen solunda yer alan ve altında açıkça adı yazan “Horasan Cami-i Şerifi” ile Merzifonluların “Hayber Şehri” ve “Hayber Kalesi” olarak adlandırdıkları başka yerlere ait tasvirler de konu edilmiştir. Cami avlusunun kuzeybatı köşesinde yer alan bina, kuzey ve batı cepheleri itibariyle avlu duvarlarına bitişik konumdadır. Son cemaat yerinin doğu kenarı ile avlu doğu kapısının güneyindeki iki dükkân arasında adeta sıkışmış bir vaziyette ve avlu zemin kotundan yarım kat aşağı seviyede yer almakta, dolayısıyla da kuzeydeki tek cephe ile avluya açılmaktadır. Paşa Camii’nin kuzeydoğu, bedestenin kuzeyinde yer alan eser “Taş Han” adıyla geçmekte ve ayrıca halk arasında “Paşa Hanı” şeklinde de anılmaktadır. Bedesten, Paşa Camii’nin güneydoğu, Taş Han’ın güneyinde yer alır.