İSLAM AKÎDESİNİN TEMELLERİ

Cenâb-ı Hak, yarattıkları arasında insanoğlunu en seçkin, en şerefli ve mükerrem bir varlık olarak dünyaya göndermiştir. Allah (c.c), insana başta akıl melekesi olmak üzere, çeşitli nimetler bahşetmiş, lütfettiği bu eşsiz nimetlerin karşında kulundan kendisini tanıyıp bilmesini (marifet) ve kendisine itaatte bulunmasını istemiştir.

Bu imtihan dünyasında kimileri yaratılışının bu gayesinin idrakinde olup hakka yönelmiş, kimileri de kendisini batıl olana sevk etmiştir. İşte tam bu noktada insan cüz’î iradesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu doğrultuda “iman” nimeti önemli bir mevkiye sahiptir. Böylelikle kişiyi kulluğa, ibadete, hayra, iyiliğe vb. ahlâki olgulara sevkeden mekanizma her daim imanı olmuştur. İslam akâinde iman bahsine değinilmiş, kelamî gelenekte ise etraflıca tartışılmıştır. Bu konu “âmentü” diye bildiğimiz temel prensipler ışığında açıklanmaya çalışılmıştır.

Literatürde âmentü, “İslâm dininin iman esaslarını ana hatlarıyla ifade eden terim” olarak tanımlanmıştır. Zira bu kavram, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebinde olan müminlerin iman esaslarını ifade eder. Gerek kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de (Bakara 2/177; Nisâ 4/136) gerekse Peygamberimizin (a.s) hadislerinde (Buhârî, İman, 37; Müslim, İman, 1, Tirmizî, İman, 4) müminin nitelikleri “Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba (Kur’an’a) peygamberlere, hayrı ve şerri ile birlikte kadere, öldükten sonra dirilmeye iman” şeklinde özetlenmiştir.

Mütekellimler “usûl-i selâse ” başlığı altında “ilâhiyyât, nübüvvât ve sem‘iyyât’a” dair fikirlerini sistematik olarak izah etmişlerdir. Bu kısa girizgâhtan sonra imanın temel akîdelerine kısaca değinmeye çalışalım.