Kur"ân-ı Kerîm"de, Cenâb-ı Hakk"ın kudretinin eseri olarak yaratılmış hayvanların yeryüzünde yürüyenleri ve gökyüzünde süzülenleriyle birlikte tümünün tıpkı insanlar gibi birer ümmet oldukları bildirilmiştir.( En'am , 38 )
Yaratılışları itibariyle insanlardan farklı olarak her biri değişik özellikle donatılan bu canlı sınıf, her ne kadar insanlar farkında olmasa da kendi hâl dilleriyle, fıtratlarına uygun olarak Rablerini tesbih etmektedirler. ( İsra , 44 )
“Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuşların Allah"ı tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini (öğrenmiş) bilmiştir.” ( Nur, 41 )buyuran Allah Teâlâ, yerde ve gökte hayvanların O"na secde hâlinde olduklarını ( Hac, 18 ) ve kendi dilleriyle onu tesbih ettiklerini haber vermektedir. ( İsrâ, 44 )
Şefkat Peygamberi ve onun ashâbının uygulamalarında hayvan haklarına titizlikle riayet ettiklerini görmek mümkündür. Allah Resûlü, yolculuk esnasında uygun yerlerde onların otlatılmasını, ( Müslim, İmâre, 178 )dinlendirilmesini, ( Müslim, Cum’a, 28 ) yiyecek ve içecek bakımından onlara gerekli ihtimamın gösterilmesini, binek hayvanlarına haddinden fazla yük vurulmamasını tavsiye etmiştir. ( Ebû Dâvûd, Cihâd, 44 ) Hatta sağmal hayvanların tırnaklı ellerle sağılmamasını ( İbn Hanbel, III, 484 ) emretmiştir. Hz. Peygamberi her dâim kendisine rehber edinen ashâbın güzidelerinden Enes b. Mâlik de yolculukta bir yere konakladıkları zaman hayvanın yükünü indirmedikçe namaz kılmadıklarını söylemiştir. ( Ebû Dâvûd, Cihâd, 44 )
Peygamber efendimiz, hayvanlara karşı bırakın işkence ve şiddet uygulamayı, kaba davranışı bile hoş görmemiştir. Nitekim bir gün sahip olduğu hayvanı kulağından çekerek sürükleyen adama hayvancağızın kulağını bırakıp boynunun kenarından tutmasını söylemiştir. ( İbn Mâce, Zebâih, 3 ) Bir keresinde de Hz. Âişe, hırçın bir deveye binmiş ve onu kontrol altına almak için ileri geri çevirerek hırpalamaya başlamıştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, ona deveye yumuşak davranmasını söylemiş ve;
« إِنَّ الرِّفْقَ لاَ يَكُونُ فِى شَىْءٍ إِلاَّ زَانَهُ وَلاَ يُنْزَعُ مِنْ شَىْءٍ إِلاَّ شَانَهُ » .
“Rıfk (zarif davranış) işe güzellik katar, rıfktan (zarafetten) yoksunluk ise, işi kusurlu kılar.” buyurmuştu. (Buhârî, Edeb, 27 )
Dinimizin ortaya koyduğu üstün değerler sistemi yalnız insan için değil, Rabbimizin yaratmış olduğu bütün mahlûkâta şefkat ve merhametle muameleyi öngörmektedir. İnsanlığın hizmetine sunulmuş her biri Allah"ın emaneti olan hayvanlar bu değerler sisteminden nasibini almış, bu değerler İslâm medeniyetinin her döneminde hassasiyetle yaşatılmaya çalışılmış ve hayvan haklarına dair ayrı bir hukuk oluşturularak hayvanların hakları muhafaza edilmiştir. İslâm medeniyetinin ulaştığı pek çok yerde hayvanların bakımı ve korunması için özel vakıfların kurulması, hadis kaynaklarında hayvanlarla ilgili özel bölümlerin yer alması bazı örneklerdendir. ( Sayd bölümü gibi )
Hicrî VII. asrın İslâm âlimlerinden İz b. Abdüsselâm, “Hayvanların İnsanlar Üzerindeki Hakları” isimli eserinde hayvanların sahip oldukları hakları şöyle sıralamıştır:
—Sahibine yarar sağlayamayacak kadar müzminleşse veya hastalansa dahi hayvana o bölgede emsal teşkil eden harcama yapılmalıdır.
—Ona taşıyamayacağı yük yüklenmemelidir.
—İster kendi cinsinden olsun, isterse farklı cinsten olsun, bir yerini kıracak, boynuzlayacak, yaralayacak, kısaca onu rahatsız edecek hayvanlarla bir araya getirmemelidir.
—Kestiğinde güzelce kesmeli, vücudu soğumadan, canını tam vermeden onun derisini yüzmemeli, kemiklerini kırmamalıdır.
—Hayvanı, yavrusundan ayırmamalıdır.
—Hayvanın barınağını, güzel yapmalıdır.
—Çiftleşme zamanı geldiğinde, erkek ile dişisini bir araya getirmelidir.
—Av hayvanına, onun etini bozacak, kemiklerini kıracak şeyler atmamalıdır. ( İz b. Abdüsselâm, Kavâidü’l-ahkâm fî mesâlihi’l-enâm, I, 141 )
Kısaca özetlemeye çalıştığımız İslam'ın tavır ve ilkeleri böyle olmakla beraber hayvanlarla ilgili günümüzde yaşadığımız en önemli sorunlardan birisi de, hayvanları kendi doğal ortamlarının dışında bir süs eşyası gibi kullanmak, fıtratlarına uygun olmayan koşullarda yaşam alanı oluşturmak ve bu alana mahkûm etmektir. Bu uygulama hayvanların nesillerinin tükenmesi ve yok olma tehlikesini de beraberinde getirmektedir. O halde ifrat ve tefritten uzak itidal ölçekli bir uygulama ile bütün mahlukâta karşı merhametli davranarak Allah'ın rahmeti talep etmek bir müslümana yakışan en uygun davranış olsa gerektir.