Abdurrahimi Merzifoni

Abdurrahîm-i Rûmî, Sultan İkinci Murâd Han devri âlim ve velîlerindendir. 1385-1390 (H.787-793) yılları arasında doğduğu, 1465 (H.870) de Merzifon'da vefât edip oraya defnedilmiştir. Asıl adı Abdürrahîm Nizâmeddîn, babası Sarı Danişmend adıyla tanınan Emir Aziz Efendidir. Aynı zamanda şair olan Abdurrahi Rumi, şiirlerinde " Merzifoni ve Rûmî" mahlaslaslarını kullanmıştır.

İlk tahsilini babasın ve memleketindeki diğer âlimlerin yanında yaptı. Osmancık'ta müderrislik yapan Akşemseddîn ile dostlukları vardı. Bu iki dost tasavvuf yolunda ilerlemek için kendilerine bir mürşit aradılar. Akşemseddîn, Ankara'da bulunan Hâcı Bayrâm Velî hazretlerinin yanına gitti. Ancak onun, müridleri için kapı kapı dolaşarak yardım toplamasını yanlış yorumlayarak bu tutumunu beğenmeyip tekrar Osmancık'a dönmüştü. Kalpleri ilâhî aşkla çarpan bu iki genç bir süre sonra Şeyh Zeynüddîn Hafî'den ders almak üzere Mısır'a doğru yola çıktılar. Ancak Haleb'e geldiklerinde Akşemseddîn gördüğü bir rüyâ üzerine kendisinin mânen Hâcı Bayrâm Velî'ye bağlı olduğunu farkederek Ankara'ya geri döndü.

Horasan'ın Haf kasabasında doğduğu için Hafî adıyla anılan Şeyh Zeynüddîn-i Hafînin menkıbeleri Anadolu'da ağızdan ağıza dolaşırdı. Bütün İslâm ülkelerinde saygı ile anılan büyük bir Türk bilgini ve tasavvuf âlimi idi.

Abdürrahîm Merzifonî Mısır'da Şeyh Zeynüddîn-i Hafî ile görüşüp ona intisap etti. Hocasının teveccühlerine ulaştı ve sevgisini kazandı. Onun mânevî eğitimine girdi. Tasavvuf yoluna mahsus terbiye usûlleriyle, mânevî makamlara kavuştu.

Hocası, kavuştuğu mânevî makamlara ve hâllere onun da eriştiğini gördükten sonra sonra kendisine icâzet-diploma verdi.

Şeyh Zeynüddîn Hafî, Abdürrahîm Rumi’ye 1428 yılında Herat'ta verdiği icâzetnâmesinde onu şöyle anlatmaktadır:

"Hamd ü senâdan sonra şunu söyliyeyim ki: Velîlerin yolunda giden ve bu yoldan başkasına yüz çeviren, çalışmasında ciddî ve samîmî olan, irâdesi tam bir mübârek oğul ki Emir Azîz-i Rûmî'nin oğlu Mevlânâ Nizâmeddîn Abdürrahîm'dir. Allah onu tarîkatinde istikâmet üzere gitmesinde sâbit kılıp devamlı eylesin."

Hocası ayrıca Abdürrahîm'e Vesâyâ-yı Kudsiyye kitabını ve Şihâbüddîn-i Sühreverdî'nin (r.aleyh) Avârif-ül-Meârif ve İ'lâm-ül-Hudâ kitaplarından ders okutma iznini verdi. Bundan sonra, hocası tarafından, memleketi Merzifon'a gönderildi.

Abdürrahîm-i Merzifonî, Zeynüddîn-i Hafî'nin elini öpüp hayır duâsını alarak ayrıldıktan sonra, hocası ardından bakıp şu beyti söyledi;

"Bir ateş kütüğin yakduk

Diyâr-u Rum'a atduk."

Gerçekten şeyhinin "Aşk ateşi" diye övdüğü Abdürrahîm hazretlerinin kalbi ilâhî aşkla dopdoluydu. Yanık ve içli şiirler söylerdi.

"Tövbe yâ Rabbî! Hatâ yoluna gitdüklerüme,

Bilüp itdüklerüme, bilmeyüp itdüklerime."

diyerek gözlerinden yaşlar döker, kalbi Allah-ü Teâlâ’nın haşyetinden titrerdi.

Abdürrahîm hazretlerinin Merzifon'a gelmelerinden sonra burası Anadolu’nun dört bir yanından feyz almak ve ilminden istifâde etmek isteyenlerin akınına uğradı. İkinci Murâd Han, kendisinin ilminden daha geniş bir kitlenin faydalanmasını sağlamak amacıyla günümüzde hafız yetiştirilmeye devam eden Merzifon'daki Çelebi Sultan Mehmed Medresesi'nde müderrislik yapmasını istedi. Böylece Abdurrahim Rumi’nin müderrislik hayatı başlamış oldu.

Bâzı kimseler şeyhin müderrislik görevini ve tâyin edilen ücreti kabul etmesini onun dünyâya rağbet etmesi şeklinde yorumlayınca Abdürrahîm hazretleri şu cevâbı verdi:

"Çeşitli eller yerine bir el tuttuk. Bu lokma ile nefsin ağzını kapattık." oldu.

Tasavvuf yolunda bulunanlar, yedikleri, içtikleri şeylerin ve kullandıkları eşyânın helâl olmasına çok dikkat ederlerdi. Pek çok kimse, helâl olduğu şüphelidir diye, sultanlardan gelen hediye ve ihsânları kabûl etmezlerdi. Kabûl etseler de, fakir ve yoksullara dağıtırlardı. Sultan İkinci Murâd Han, her şeyiyle âdil bir sultan olduğundan; Abdürrahîm bin Emir Merzifoni ondan maaş almakta mahzur görmedi.

1465 yılında vefâtına kadar pekçok talebe yetiştirdi. Talebelerinin içinde zamânının meşhûr şâirleri de vardır.

Abdürrahîm hazretlerinin mübârek kabirleri Merzifon'da Câmi-i Cedîd mahallesi Eren sokağındadır. Halen halk tarafından ziyâret edilmektedir.

Günümüzde türbenin ve aile mezarlığının yeri restore edilmiştir.

Fotoğraflar