Abdest almak için camilerin yanına yapılan su tesisi.
Farsça şādurbān > şādurvān (büyük tente, çadır, gölgelik) kelimesinden gelen şâdırvân Türkçe’ye farklı bir anlam kazanarak geçmiştir. Mimari bir terim olarak cami avlularında ortadaki havuzun çevresindeki musluklardan ve ortasındaki fıskıyeden su akan, üzeri kubbeli abdest yerini ifade eder. Cami ve mescidlerin yanına İslâmiyet’in ilk devirlerinden itibaren insanların abdest alabilmesi için havuz, kuyu veya çeşme gibi çeşitli su tesisleri yapılmıştır. Zamanla, bu su tesislerinden başka bilhassa Türkler’in hâkim olduğu coğrafyada şadırvanlar inşa edilmiştir. Şadırvanların ayrıca kervansaray ve han gibi konaklama tesisleriyle medreselerin avlularında yer aldığı görülmektedir.
Bir meydan veya çarşının içine tek başına yapılan, çeşme gibi kullanılan şadırvanlar da bulunmaktadır. Şadırvanlar Türk su mimarisinin çeşmelerden sonra en yaygın yapılarıdır. Osmanlı devrinde inşa edilen şadırvanların çoğunluğu sade yapılardır. Ayrıca sultan, vezir gibi ileri gelen devlet adamları estetik kaygının ağır bastığı, birer sanat eseri olan çok sayıda şadırvan yaptırmıştır. Bunların havuzları, sütunları, direkleri ve kubbelerinde kullanılan taş, mermer, ahşap, metal gibi malzemeler oymacılık, nakış ve hat sanatı ustalarının elinde işlenerek birer şaheser haline gelmiştir. Şadırvanlarda suyun önce ortada bulunan bir fıskıyeden üstü açık havuzlara, oradan etrafındaki musluk veya lülelerle dışarıya akmasıyla meydana gelen su sesi insanlara huzur ve ferahlık verir. Bu bakımdan abdestin yanı sıra şadırvanlar bilhassa yaz aylarında camiye gelenlerin namaz vaktini beklemek, namaz sonrası sohbet etmek veya dinlenmek için faydalandığı yerlerdir.
İslâmiyet’in ilk zamanlarında Kâbe’deki Zemzem Kuyusu’nun yanına yapılan havuzlardan biri su içmek, diğeri abdest almak için kullanılmış, Medine’de Mescid-i Nebevî’de bir abdest alma tesisi yapılmıştır. Emevî devrine ait, Filistin’de Hırbetü’l-mefcer Sarayı’ndaki havuz binası Osmanlı devrinde yaygınlaşan baldaken tarzı şadırvanların öncüsü sayılabilir. Sarayın ön avlusunda bulunan havuz binasında dıştaki sekizgen bir revak, içteki kare planlı, kubbeli baldaken tarzı ana yapıyı kuşatmaktadır. İran’da Büyük Selçuklu ve onların geleneğini sürdüren İlhanlı, Safevî devri camilerinde bir şadırvan öğesi yer almaz; cami avlularının ortasındaki havuzlar sadece süs elemanı olarak inşa edilmiştir.
İsfahan Cuma Camii’nin avlusunda böyle bir havuz vardır. Seyyah İbn Cübeyr’in Musul Ulucamii (el-Câmiu’n-Nûrî) avlusunda gördüğü kubbeli mermer şadırvan Atabegler’den I. Seyfeddin Gazi tarafından 542 (1148) yılında yaptırılmıştır (Uluçam, s. 238). Osmanlı selâtin camilerinin revaklı avlularının ortasında yer alan açık veya kapalı havuz şeklindeki şadırvanlar da abdest alma fonksiyonuyla birlikte avlulara dekoratif bir görünüm kazandırmaktadır. Osmanlı mimarisinde en olgun şeklini bulup ülke coğrafyasına yayılan şadırvanların biçimlenişinde bulunduğu yörenin geleneksel mimarisi, inşa ettiren kişi, ustası ve ait olduğu yapının mimari üslûbu etkili olmuştur. Üst yapıları kâgir, ahşap veya bu iki türün karması olarak inşa edilen şadırvanlar çeşitli biçimlerde olabilmektedir. Osmanlı mimarisinde şadırvan diye adlandırılan ilk yapı 875 (1470) tarihli İstanbul Fâtih Camii avlusunda görülür. Fâtih Sultan Mehmed’in vakfiyesinde “şâdırvân-ı hurşîd-nişan” şeklinde bahsedilen sekizgen planlı baldaken tarzı şadırvanın (Önge, Türk Mimarisinde Selçuklu, s. 9) sivri külâhlı üst yapısını sekiz sütun taşımaktadır.
Şadırvanları biçimlerine göre dört grupta toplamak mümkündür.
1. Bir Havuzdan İbaret Şadırvanlar. Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde havuz biçiminde şadırvanlar inşa edilmiştir. Çoğunluğu süs elemanı ve poligonal planlı olan bu havuzların yapımında mermer kullanılmıştır. Kudüs’te Mescid-i Aksâ ile Kubbetü’s-sahre arasında “birke” (büyük havuz) diye isimlendirilen şadırvan havuzu 589’da (1193) Eyyûbîler tarafından inşa edildikten sonra 728 (1327) yılında Seyfeddin Tengiz tarafından yenilenmiş (Kûşe, s. 92) ve Osmanlılar zamanında XIX. yüzyılda yeniden yaptırılmıştır (Tanman - Çobanoğlu, II, 522). 670 (1271) tarihli Sivas Gökmedrese’nin avlusunda bulunan poligonal planlı mermer havuz oldukça büyük ölçülere sahiptir.
Günümüze bazı kalıntıları ulaşan havuz zarif bir işçilik ürünüdür. Yıldırım Bayezid’in 802’de (1399-1400) inşa ettirdiği Bursa Ulucamii içinde onikigen planlı büyük mermer havuzun daha küçük ölçülerde benzerleri çağdaşı bazı camilerde görülmektedir. Klasik Osmanlı mimarisinde ilk revaklı avlulu yapı olan ve 851 (1447) yılında tamamlanan Edirne Üç Şerefeli Cami’nin avlusu ortasındaki daire planlı bir havuz mekânı tamamlar. Trakya’da mevcut Osmanlı devrine ait bazı meydan şadırvanları bu tipin geç dönem uygulamalarıdır. Keşan Hersekzâde Ahmed Paşa Camii yanındaki (Eyice, II, 840), günümüzde Yunanistan’da kalan Drama’da bir meydanda yer alan on iki köşeli mermer havuzlarının ortalarında yer alan sütunlardan sonra kenarlarda az sayıdaki lülelerden sular akıyordu.
2. Üst Örtüsü Havuz Köşelerine Yerleştirilmiş Sütunlarla Taşınan Şadırvanlar. Üstü kapalı bir havuzdan ibaret bu şadırvanların üst örtüsünün kenarlarında geniş saçakları bulunur. Osmanlı camilerinin avlusunda sıkça görülen kapalı bir kütle şeklindeki bu tip şadırvanların saçakları abdest alanları yağmur ve güneşten korur. Harran Ulucamii ile birlikte inşa edilen cami avlusundaki sekizgen planlı şadırvan havuzuna Anadolu’nun en eski şadırvanı denebilir. Ortasında fıskıye bulunan havuzun kenarlarının köşelerindeki sütun izleri evvelce havuzun üstünün kubbe ile örtülü olduğunu göstermektedir (Önge, Türk Mimarisinde Selçuklu, s. 80).
Mimar Sinan’ın şaheserlerinden Süleymaniye Camii’nin (964/1557) avlusunda şadırvan yerine mermerden dikdörtgen planlı kübik bir fıskıyeli havuz revaklı avlunun hacim tesirini tamamlayıcı bir elemanı olarak düşünülmüştür. Sinan’a ait 979 (1572) tarihli Kadırga Sokullu Mehmed Paşa Camii’ndeki on iki kenarlı şadırvanda mukarnas başlıklı sütuncuklar sivri kemerlerle birbirine bağlanmış, üstüne geniş saçaklı sivri kubbe oturtulmuştur. 1027 (1617) yılında tamamlanan Sultan Ahmed Camii’nin revaklı avlusunda şadırvan görünümünde altıgen planlı, oldukça süslü mermer bir fıskıyeli havuz vardır.
3. Baldaken Tarzı Şadırvanlar. Osmanlı devrinde çoğunlukla baldaken tarzı, üstü kapalı, yanları dışa açık şadırvanlar yapılmış ve diğerlerinden farklı olarak geleneksel bir şadırvan formu geliştirilmiştir. Osmanlı mimarisinde çok yaygın olan baldaken tarzındaki şadırvanlar iki ana bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölüm kare plandan çokgen plana kadar çeşitlilik gösteren, ortadaki abdest alma kısmına örtü vazifesi gören baldaken kuruluştaki dış yapıdır. Bu bölümün direk veya sütunlarla taşınan üst örtüsü içte düz tavan veya kubbe, dışta kubbe veya piramidal külâh şeklinde olabilmektedir.
Sütun ve direkleri kemerlerle birbirine bağlanan şadırvanlardan başka üst yapısının doğrudan taşıyıcı elemanların üzerine oturtulmuş şadırvanlar da vardır. İkinci bölüm baldaken kuruluşun ortasında abdest almak için kullanılan havuz kısmıdır. Taş veya mermerden inşa edilmiş havuzlara “hazne” adı da verilmektedir. Çoğunluğu sekizgen planlı olan havuzlar çokgen, kare ve dikdörtgen planlı da inşa edilmektedir. Bazı havuzların üstü suyun kirletilmemesi için metal bir şebeke veya tel kafesle örtülmüştür. Havuzların ortalarında suyun fışkırarak aktığı, ses etkisi yapan birer fıskıye bulunmaktadır. Kenarlarında sıralanmış musluklardan akan sular kullanıldıktan sonra alttaki kanallarla tahliye edilir. Abdest alanların üstüne sıçramaması ve daha az su kullanımının sağlanması amacıyla şadırvanlara küçük musluklar takılır, muslukların karşısında abdest alanların oturup ayaklarını yıkayabilmeleri için taş veya ahşaptan yapılmış oturaklar olur. Üst yapıyı taşıyan direk ve sütunların arasında iç mekânı da sınırlayan yüksekçe ikinci bir oturma sırası vardır. Bu tarzın erken örneği, Kahire yakınlarındaki Fustat’ta Tolunoğlu Ahmed tarafından 265 (879) yılında yaptırılan İbn Tolun Camii’nin revaklı avlusunda bulunmaktadır. Aslı XI. yüzyılda inşa edilen şadırvan 695’te (1296) yenilenmiştir. Caminin avlusunda önceden on altı mermer sütunun taşıdığı bir kubbenin altında mermer havuzu olan bir şadırvan varken mevcut fıskıyeli şadırvan altta kare planlı gövde, üstte sekizgen kasnağa oturan yüksek bir kubbe ile örtülüdür. Yapımı Memlükler devrinde 762 (1361) yılında tamamlanan Kahire Sultan Hasan Medrese / Camii’nin avlusunda yer alan şadırvan Anadolu’daki şadırvanlarla benzerlik gösterir. Sekiz sütunun taşıdığı sekizgen bir tambura oturan ahşap kubbeli şadırvanda sütunların arasındaki üçer oturak ortadaki su haznesi etrafında sıralanır. Halep Ulucamii avlusundaki şadırvanlardan biri 797 (1395) yılında Sultan Berkuk tarafından yaptırılmıştır. Balkanlar’daki Osmanlı şadırvanlarından biri de Mostar’da 1026’da (1617) Koski Mehmed Paşa tarafından inşa ettirilen caminin avlusunda yer alan şadırvandır. Yapı tamamen kesme taştandır ve üstü altıgen planlı piramidal bir külâhla örtülüdür. I. Mahmud’un 1153 (1740) yılında Ayasofya Camii avlusunda yaptırdığı barok üslûptaki şadırvan Osmanlı sanatının en muhteşem şadırvanıdır. Mermer havuz on altı dilimli olup üstünde aynı şekilde düzenlenmiş zarif metal şebeke mevcuttur. Geniş saçaklı, kubbeli üst yapısını mukarnas başlıklı sekiz zarif sütun taşır. Anadolu’nun en büyük şadırvanı Kastamonu’da Nasrullah Camii’ndeki 1166 (1753) tarihli çifte şadırvandır. İlk şadırvanı günümüze ulaşmayan caminin kuzeyindeki dikdörtgen planlı, iki havuzlu, sade görünümlü şadırvan iki büyük kubbe ile örtülüdür. Üst örtü on sekiz pâye ile taşınmaktadır. Merzifon’da Kara Mustafa Paşa Camii’nin avlusundaki onaltıgen mermer havuzlu şadırvan süsleme bakımından önemlidir. Bu şadırvanın sekiz ahşap direk tarafından taşınan üst örtüsü içten bağdâdî kubbe, dıştan kurşun kaplı piramidal bir külâhtır. Kubbe içi, 1875 yılında Zileli Emin Usta tarafından yapılan eşsiz İstanbul manzaralarıyla süslenmiştir. Aydın Cihanoğlu Camii avlusundaki mermer şadırvan da süslemeleriyle dikkat çeker. 1170 (1756-57) tarihli caminin avlusunda yer alan ongen planlı şadırvan klasik şadırvan tipinin güzel örneklerindendir. Ortada bulunan fıskıyeli havuzun çevresinde kemerlerle birbirine bağlanmış, on sütunun taşıdığı üst yapısı geniş saçaklı ahşap kubbe ile örtülüdür.
4. Münferit Tipteki Şadırvanlar. İki fonksiyonlu şadırvanları ayrı bir grupta toplamak gerekir. 789 (1387) tarihli Bursa Timurtaş Paşa Camii’nin minaresi kaidesi şadırvan olarak yapılmış tek yapıdır. Altıgen planlı minare kaidesi kemerlerle dışa açılmakta, ortasında abdest almak için bir havuz yer almaktadır. Ayrıca Selçuklu devri kervansaraylarında başlayıp Osmanlı hanlarında devam eden köşk mescid geleneğindeki şadırvanların önemli bir yeri vardır. Altı çeşme / abdest alma yeri, üstü mescid şeklindeki bu yapıların sekizgen planlı, şadırvana dönüşmüş bir örneği 896 (1491) tarihli Bursa Koza Hanı’nda bulunmaktadır.
İzmir’de Şadırvanaltı Camii’nde 1250 (1834-35) yılında yapılan ve üst katı kütüphane olan sekizgen planlı barok şadırvan farklı bir uygulama olarak dikkat çekicidir.
BİBLİYOGRAFYA:
Enver Tokay, İstanbul Şadırvanları, İstanbul 1951; Ayhan Aytöre, “Türklerde Su Mimarisi”, Milletlerarası Birinci Türk Sanatları Kongresi (Ankara 19-24 Ekim 1959), Kongreye Sunulan Tebliğler, Ankara 1962, s. 66; Semavi Eyice, “Trakya’da Meydan Şadırvanları”, Mansel’e Armağan, Ankara 1974, II, 831-845; Yılmaz Önge, “XIII-XIV. Yüzyıllarda Anadolu Şadırvanları”, II. Milletlerarası Türkoloji Kongresi Tebliğ Özetleri, İstanbul 1977, s. 46-47; a.mlf., “Mimar Sinan’ın Şadırvanları”, Mimar Sinan Dönemi Türk Mimarlığı ve Sanatı (haz. Zeki Sönmez), İstanbul 1988, s. 189-198; a.mlf., Türk Mimarisinde Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde Su Yapıları, Ankara 1997; a.mlf., “Konya ve Çevresindeki Mukarnaslı Şadırvanlar I”, VD, sy. 19 (1985), s. 95-108; Abdüsselâm Uluçam, Irak’taki Türk Mimarî Eserleri, Ankara 1989, s. 238; M. Hâşim Kûşe, Târîħu’l-Mescidi’l-Aķśâ, [baskı yeri yok] 2005 (Filistin, Vizâretü’l-evkāf ve’ş-şuûni’d-dîniyye), s. 92; Mehdi Mehdizadeh, “Şâdorvân”, The Dictionary of Traditional Architecture and It’s Application in Persian Language and Literature, Meşhed 1384, s. 78; M. Baha Tanman - Ahmet Vefa Çobanoğlu, “Osmanlı Döneminde Kudüs: Kent Dokusu Mimarlık ve Çini Sanatına İlişkin Bir Araştırmanın İlk Sonuçları-Mimarlık”, Ortadoğu’da Osmanlı Dönemi Kültür İzleri Uluslar Arası Bilgi Şöleni Bildirileri, Ankara 2001, II, 522; F. A. Brolio, “Ottoman Fountains: A Comparative Study on the Şadırvan Fountains Inside the Courtyard of Istanbul Royal Mosques (16th-18th Centuries)”, Konya Kitabı X, Konya 2007, s. 191-198; Sezer Tansuğ, “18. Yüzyılda İstanbul Çeşmeleri ve Ayasofya Şadırvanı”, VD, sy. 6 (1965), s. 93-101; Celal Esad Arseven, “Şadırvan”, SA, IV, 1859; “Şadırvan”, TA, XXX, 181; Ayla Ödekan, “Şadırvan”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, İstanbul 1997, III, 1719.
Ali Kılcı
Şadırvan : DİA, yıl: 2010, cilt: 38, sayfa: 219-221