Sünnet, Hz. Peygamber'in devamlı olarak yaptığı ve bir mazeret olmaksızın terketmediği veya mazeretsiz nâdiren terkettiği şeydir. Namazda Sübhâneke duasını okumak, eûzü çekmek bu mânada sünnettir. Sünnetin yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza (ikab) yoktur; sadece kınama ve sitem (itâb) vardır. Namazın sünnetleri, namazın vâciplerini tamamlar, onlardaki kusurları telâfiye ve fazla sevaba vesile olur. Sünnetlere riayet etmek ve devam etmek Hz. Peygamber'e muhabbetin bir nişanesi sayılır. Bununla birlikte sünnetin terkedilmesi ne farzın terkedilmesi gibi namazın bozulmasını (fesad) ve yeniden kılınmasını, ne vâcibin kasten terkedilmesi gibi tahrîmen mekruhluğu, ne de vâcibin sehven terkedilmesi gibi sehiv secdesi yapmayı gerektirir. Fakat sünnetlerin kasten terkedilmesi "isâet" (yanlış ve kötü davranma) olur. İsâet, Hanefîler'in tanımlamasına göre tenzîhen mekruhun üstünde, tahrimen mekruhun altında yer alır. Hz. Peygamber'in devamlı olarak yapmayıp, yapılmasına teşvikte bulunduğu şeylere ise Hanefîler, mendup=müstehap adını vermişlerdir. Buna göre meselâ sabah namazının farzından önce iki rek‘at namaz kılmak sünnet, ikindi ve yatsıdan önceki dört rek‘at ise müstehap sayılmaktadır.
Edep (çoğulu âdâb) ise, Hz. Peygamber'in devamlı olmaksızın birkaç kere yaptığı şeylerdir. Rükû ve secdede üçten fazla tesbih yapmak (yani rükûda üçten fazla “sübhâne rabbiye'l-azîm” demek) böyledir. Hanefî kitaplarında edep tabiri, mendub=müstehap anlamında da kullanılır. Âdâb sayılan şeyleri terketmek, her ne kadar isâet sayılmaz ve kınamayı gerektirmez ise de bunlara riayet edilmesi daha faziletlidir (efdal). Esasen namazın âdâbı, yüce yaratıcının huzurunda durulduğunun farkında olunarak, zâhiren mütevazi bir halde bulunmaktır.
Buna göre Hanefîler'de namazın farz ve vâcipleri dışında yapılması uygun görülen şeyler kuvvetliden zayıfa doğru şöyle bir sıralama takip etmektedir: Sünnet, mendup=müstehap, âdâb.
Diğer mezheplerde ise mendup, bir bağlayıcılık ve gereklilik söz konusu olmaksızın yapılması istenen şey şeklinde tanımlanmaktadır. Mendubun yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza yoktur. Fakat mendubu terkeden kişi, kınama ve sitemi hak eder.
Buna göre, cumhurun mendup tanımı Hanefîler'in sünnet tanımı ve anlayışlarıyla örtüşmektedir. Esas itibariyle namazın farz ve vâciplerinden olmayan, dolayısıyla eksikliği namazın aslına zarar vermeyen, bununla birlikte yerine getirilmesi hem Hz. Peygamber'in uygulamasına uyma hem de namazın şekil ve içeriğini tamamlama anlamına gelen şeylerin genel anlamda mendup olarak değerlendirilmesi, namazın sünnet, müstehap ve âdâbının bu başlık altında düşünülmesi mümkündür. Bu bakımdan aşağıda namazın sünnetleri ve âdâbı olarak sayılan şeyler genel olarak namazın menduplarıdır.
Sünnetin hükmü: Namazda sünneti terk etmek, namazı bozmaz, sehiv secdesi yapmayı da gerektirmez, ancak mekruh olur.
Namazın başlıca sünnetleri şunlardır:
1. Beş vakit namaz ile cuma namazı için ezan ve ikamet erkekler için sünnettir (kadınlara mekruhtur).
2. Namazın iftitah tekbirinde, vitir namazının Kunut tekbirinde ve bayram namazlarının zevaid tekbirlerinde elleri kulakların hizasına kaldırmak. (Kadınlar, parmak uçları omuz hizasına gelecek şekilde ellerini kaldırırlar.)
3. Eller kaldırıldığı sırada parmakları ne bitişik ne de fazla açık tutmamak, yani kendi hâlinde normal açıklıkta bulundurmak, ellerin ve parmakların içi kıbleye karşı gelmek.
4. İmama uyan kimsenin iftitah tekbiri, —imamı geçmemek üzere— imamın iftitah tekbirine yakın olmak.
5. Kıyamda elleri bağlamak. (Erkekler, sağ elin avucu sol elin üzerinde ve sağ elin baş ve küçük parmakları sol elin bileğini kavramış olarak ellerini göbek altında bağlarlar.).
(Kadınlar: Sağ el, sol elin üzerinde olacak şekilde ellerini göğüs üstüne koyarlar. Erkekler gibi sağ elin parmakları ile sol elin bileğini kavramazlar.)
6. Kıyamda iki ayağın arasını dört parmak kadar açık bulundurmak.
7. Sübhâneke okumak.
8. “Eûzübillâhi mineşşeytanirracîm” demek.
9. Her rekâtta Fâtiha’dan önce “Bismillahirrahmanirrahim” demek.
10. Fâtiha’nın sonunda imamın ve ona uyanların “Âmin” demesi.
11. “Sübhâneke, Eûzü Besmele ve Âmin”i içinden okumak.
12. Sabah ve öğle namazlarında Fâtiha’dan sonra uzunca, ikindi ve yatsı namazlarında kısa, akşam namazında daha kısa sure okumak. Bu, misafir olmayanlar içindir. Yolcu olan veya vakti dar olan kimse dilediği ayet ve sureyi okur.
13. Rükûa varırken “Allâhu Ekber” demek.
14. Rükûda dizlerini ellerin parmakları açık olarak tutmak. (Kadınlar parmaklarını açmaz ve dizlerini tutmazlar, sadece ellerini dizleri üzerine koyarlar.)
15. Rükûda dizlerini ve dirseklerini dik tutup bükmemek. (Kadınlar rükûda dizlerini bükük bulundururlar.)
16. Rükûda arkasını dümdüz yapmak. (Kadınlar arkalarını biraz meyilli bulundururlar.)
17. Başını, sırtı ile bir seviyede bulundurup yukarıya kaldırmamak ve aşağıya eğmemek.
18. Rükûda üç kere “Sübhâne Rabbiye’l-azîm” demek.
19. Rükûdan kalkarken “Semiallâhu limen hamideh” demek.
20. Rükûdan doğrulunca “Rabbenâ leke’l-hamd” demek.
21. Secdeye varırken yere, önce dizlerini, sonra ellerini, daha sonra alın ve burnunu koymak.
22. Secdeden kalkarken önce başını, sonra ellerini, daha sonra dizleri üzerine ellerini koyarak dizlerini yerden kaldırmak.
23. Secdelere varırken “Allâhu Ekber” demek.
24. Secdelerden kalkarken “Allâhu Ekber” demek.
25. Secdelerde yüzünü iki elleri arasına almak, eller yüzden geri ve uzakta olmayıp yüze yakın ve yüzün hizasında bulunmak, ellerin parmakları birbirine bitişik olduğu hâlde kıbleye karşı el ayası ile yere yapışık olmak.
26. Secdelerde üçer kere “Sübhâne Rabbiye’l-âlâ” demek.
27. Erkeklerin, secdede karnını uyluklarından, dirseklerini yanlarından ve kollarını yerden uzak tutması. (Kadınlar, secdede kollarını yanlarına, karnını uyluklarına yapıştırıp yere doğru alçalırlar.)
28. İki secde arasında oturmak.
29. İki secde arasında, birinci oturuşta (Ka’de-i ûlâ) ve son oturuşta (Ka’de-i ahîre) elleri uylukları üzerine koymak.
30. Otururken sol ayağını yere yayıp üstüne oturmak ve sağ ayağını dikerek parmaklarını kıbleye karşı getirmek.(Kadınlar, ayaklarını sağ tarafa yatık olarak çıkarıp sol kalçaları üzerine otururlar.)
31. Ettehiyyâtü’nün kelime-i şahadetinde sağ elinin şehadet parmağı ile işaret etmek. İşaret: Kelime-i şehadette “Lâ ilâhe” derken sağ elin şehadet parmağını kaldırmak, “illellâh” derken de indirmek suretiyle olur.
32. Ettehiyyâtü’yü içinden okumak.
33. Üç ve dört rekâtlı farzların üçüncü ve dördüncü rekâtlarında Fâtiha okumak. (İlk iki rekâtlarda Fâtiha okumak ise vacibdir.)
34. Son oturuşta “Ettehiyyâtü”den sonra “Allahümme salli, Allahümme barik” ve bunlardan sonra da dua okumak.
35. Selam verirken başını evvela sağa, sonra sola çevirmek.
36. Selamda “Esselâmü aleyküm ve Rahmetullah” demek.
37. İmam her iki tarafa selam verirken kendisine uyan cemaati ve hafaza meleklerini selamlamayı niyet etmek.
38. Cemaatle namaz kılınması hâlinde namaz sonunda selam verilirken bu selamı cemaat ve imama vermeye niyet etmek.
39. Tek başına kılan selamında melekleri niyet etmek.
40. İmam sol tarafa selam verirken sesini biraz alçaltmak.
41. İmama uyan kişinin selamı, imamın selamına yakın olmak.
42. İmama sonradan uyan kimse, yetişemediği rekâtları kılmak için imamın ikinci selamını beklemek.