Mezarlıktaki Ateş

- Bir gün Emîr-ül mü’minîn Hz.Ömer (r.a) dervişlere bahşîş verdi, mal ihsân etdi. Bir kişi bir oğlan çocuğu ile geldi. Ömer (r.a) buyurdu;

– Sübhânallah! Bu çocuğun sana benzediği kadar, birbirine benzeyen kimse görmedim. Muhakkak ki bu oğlan sana benzer. O kişi dedi ki:

– Yâ emîr-elmü’minîn! Bu oğlanın acâib ahvâlinden sana haber vereyim. Ben sefere gitmek murâd ettim. Bunun anası hâmile idi. Bana dedi,

– Beni bu halde koyup, gider misin. Ben dedim ki,

– Karnında olan nesneyi Allahü Teâlâ hazretlerine emanet ettim. Sonra seferden geri geldim. Annesi ölmüş. Bir gece söyleşirken, karşımızda ki mezarlıktan bir ateş gördüm. Süâl etdim ki,

– Bu ateş nedir? Dediler,

– Bu ateş senin hanımının kabrin dendir. Biz bunu her gece böyle görürüz. Dedim,

– Sübhânallah!O hâtun namaz kılıcı ve oruç tutucu idi. Bu ateş ne haldir, diyerek vardım. Kabri açıp, gördüm, bir çıra yanar. Bu oğlan onun ışığında oynar. Bir ses işittim ki, bana,

– Bunu bize ısmarladın, geri biz sana verdik, diyordu. Ben dedim,

– Ne olaydı, anası da diri olaydı. Hâtıfdaki ses dedi ki,

– Eğer anasını da bize ısmarlamış olaydın, bu şekilde onu da geri verirdik.